Sürdürülebilirlik insanlık tarafından dünya üzerinde yürütülen üretim ve tüketimin doğaya zararlarının azaltılarak doğanın kendini yenileme döngülerine devam edebilmesi anlamına gelmektedir. Bu kapsamda sürdürülebilirlik bir güvenlik konusudur, çünkü dünyada insan hayatının nihai olarak ve tamamıyla sona ermesi tehdidine karşı geçerli tek önlemdir. Zira günümüzün artan kirlilik koşullarında doğa kendini yenileyememekte ve bu da insanların hayatlarına, hayati […]
Bu İçeriği Paylaşın
Share
Facebook
Twitter
LinkedIn
Email
Sürdürülebilirlik insanlık tarafından dünya üzerinde yürütülen üretim ve tüketimin doğaya zararlarının azaltılarak doğanın kendini yenileme döngülerine devam edebilmesi anlamına gelmektedir. Bu kapsamda sürdürülebilirlik bir güvenlik konusudur, çünkü dünyada insan hayatının nihai olarak ve tamamıyla sona ermesi tehdidine karşı geçerli tek önlemdir. Zira günümüzün artan kirlilik koşullarında doğa kendini yenileyememekte ve bu da insanların hayatlarına, hayati ihtiyaçlar olan hava ve suyun kirliliği veya aşırı iklim olayları ile doğrudan zarar vermektedir. Sürdürülebilirlik askerî, ekonomik, ekolojik, enerji ve gıda güvenliği olmak üzere beş güvenlik türüyle doğrudan ilişkilidir
Sürdürülebilirliğin 1987 yılında Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu’nca hazırlanan Brundtland Raporu’nda yapılan tanımı olan “Bugünün gereksinimlerini, gelecek kuşakların gereksinimlerini karşılama yeteneğinden ödün vermeden karşılayan kalkınma” Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı tarafından da paylaşılarak şu önceliklerle aktarılmıştır: Suyun ve sıhhi koşulların erişilebilirliği ve sürdürülebilir yönetiminin güvence altına alınması; Şehirlerin kapsayıcı, güvenli ve sürdürülebilir yapılandırılması; İklim değişikliği ve etkileriyle mücadele için acilen eyleme geçilmesi; Okyanuslar, denizler ve su kaynaklarının korunması ve sürdürülebilir kullanımı. Nitekim sürdürülebilirlik kara ekosistemlerinin korunmasını, iyileştirilmesini ve sürdürülebilir kullanımının teşvik edilmesini, sürdürülebilir orman yönetimini, çölleşmeyle mücadeleyi, arazi bozulumunun durdurulmasını ve geriye çevrilmesini, biyolojik çeşitlilik kaybının durdurulmasını öngörmektedir.
Sürdürülebilirliğin ekonomik güvenlikle ilişkisinde adi ve organize suç bağlamı da özellikle sıradan insanların gündelik hayatlarındaki güvenlik çerçevesinde önem taşımaktadır. Dünyada şiddet kaynaklı ölümlerin yaklaşık %90 gibi çok yüksek bir oranı bu suçlar sebebiyle gerçekleşmektedir. Nitekim, şiddetin azaltılması kent yaşamının sürdürülebilirliği açısından elzemdir. Nihayetinde, kent hayatı farklı güvenlik sorunlarının doğrudan deneyimlendiği ve gözlemlendiği alandır. Hem adi ve organize suça karşı hem de (dış) askerî tehditlere karşı ülkelerin korunmasında görev alan Güvenlik güçlerinin ekolojik sürdürülebilirlik ile ilişkisi de sanıldığı kadar zayıf değildir. Bu konudaki çalışmalarda, askerî kültürün ekolojik bilinçlenmesi ve uygulanması ile orduların sürdürülebilirliğe olumlu katkıda bulunabileceği ve hatta bulunmaya başladığı belirtilmektedir.
Sürdürülebilirliğin güvenlik bağlamında gündeme geldiği diğer önemli konular Enerji Güvenliği ve Gıda Güvenliği’dir. Enerji kaynaklarına güvenilir, yeterli, düzenli ve uygun fiyatlı erişim olarak tanımlanan enerji güvenliği fiilen doğal çevrenin gereklerine uygun yatırımlar gerektirir. Küresel enerji sisteminin kırılgan ve sürdürülemez olduğu Uluslararası Enerji Ajansı tarafından da dile getirilmektedir. Hatta, 2022 “enerji güvensizliği” yılı olarak ilân edilmişti. Enerji güvenliğinin beş ana unsuru mevcudiyet, erişilebilirlik, karşılanabilirlik, sosyal kabul edilebilirlik ve sürdürülebilirlik olarak tanımlanmaktadır. Bu çerçevede, enerji üretim ve tüketimi doğayla uyumlu hâle getirilmediği ölçüde insan hayatını tehdit eden bir güvenlik sorununa dönüşmektedir. Bu kapsamda yenilenebilir enerjinin yatırım, üretim ve kullanımının artması, insani güvenliğin sağlanması için kaçınılmaz görünmektedir. Öte yandan, Rusya-Ukrayna savaşının bir kez daha gösterdiği gibi, enerji güvenliğinin ekolojik sürdürülebilirliği için çatışmaların azaltıldığı bir barış ve istikrar ortamı gereklidir.
Gıda Güvenliği Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından herkesin aktif ve sağlıklı bir hayat için kendi ihtiyaç ve tercihleri çerçevesinde yeterli, güvenli ve besleyici gıdaya her zaman fiziksel, toplumsal ve ekonomik erişimin olması şeklinde tanımlanmaktadır. Türkiye Diyetisyenler Derneği de güvenli gıdayı “amaçlandığı biçimde hazırlandığında fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik özellikleri itibarıyla tüketime uygun besin değerini kaybetmemiş raf ömrü süresince de fiziksel, kimyasal, biyolojik riskleri taşımayan gıda” olarak tanımlamaktadır. Bu çerçevede dört ana noktanın altı çizilmektedir: bulunabilirlik, erişilebilirlik, kullanılabilirlik ve istikrar. Kısaca, herkesin her zaman güvenli gıdaya erişebilmesi için tarım üretiminin ve gıda tüketiminin doğayla uyumlu olması gerekmektedir yoksa gıda bulunamaz/erişilemez/kullanılamaz. Bu çerçevede gıda güvenliğinin sürdürülebilirliğinin önemi yadsınamaz.
Dünyanın en büyük 20 ekonomisinden biri olmakla gururlu Türkiye’de de doğal çevre sorunları fecileşmektedir. Bu sürdürülebilirlik sorunu, resmi söylemde sıkça vurgulanan “beka” kaygısı ile de ilişkilendirilebilir: Türkiye Cumhuriyeti devleti ve milletinin bekası küresel ve ulusal ekolojik kriz nedeniyle tehdit altındadır. Yani sürdürülebilirlik Türkiye için de açık ve feci varlık tehdidine karşı geçerli tek önlemdir. Örneğin Türkiye’de çölleşmenin artması ile yaşam olanakları daralmaktadır.
Nitekim, Türkiye Cumhuriyeti Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı misyonunu bizzat sürdürülebilirlik üzerinden tanımlamaktadır: “Doğal çevreyi korumak, sürdürülebilir şehirler ve yerleşmeler oluşturmak üzere; şehirlerimizin kimliğini canlandıran ve yatay mimariyi esas alan planlama, dönüşüm, güvenli yapılaşma, taşınmaz yönetimi ve konut sektörü ile çevreye yönelik tüm hizmetleri düzenleyici ve denetleyici bir anlayışla yapmak.”
Türkiye Cumhuriyeti Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın 2023 yılındaki Türkiye Çevre Sorunları ve Öncelikleri Değerlendirme Raporu’nda hava kirliliği, su kirliliği ve atık sorunlarının Türkiye’nin “en öncelikli üç çevre sorunu olduğu” iletilmektedir. Her birinin insan hayatını tehdit etmesi nedeniyle bir güvenlik sorunu olduğu açıktır.
Hava kirliliğinin nedenleri arasında alım gücünün yetersiz olması dolayısıyla ısınmada kalitesiz yakıt kullanımı ve hatta ısınma amacıyla bazı atıkların yakılmasının belirtilmesi, Ekonomik Güvenlik sorunsalını da gözler önüne sermektedir. Türkiye’de, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) standartlarına göre havası temiz şehir ne yazık ki bulunmamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın -haklı olarak- öncelikli gördüğü ikinci sorun olan Türkiye’de su kirliliği vahimleşmektedir: 161 adet yerüstü suyu kaynağının 60 adedi (%37’si) çok kirlenmiş su ve 39 adedi (%24’ü) kirlenmiş su olarak tanımlanmaktadır. Yani, yerüstü sularının yaklaşık üçte ikisi kirlenmiştir, üçte biri çok kirlidir. Yeraltı sularının da yaklaşık üçte biri (28/98, %29) zayıf kategorisindedir. (Bkz. Aşağıdaki tablolar). Kirli hava ve suyun sağlığa zararları çerçevesinde düşünüldüğünde bir sağlık güvenliği tehdidi de elbette söz konusudur. Birleşmiş Milletler Çevre Programı hava kirliliğinin dünyadaki en büyük halk sağlığı sorunu olduğunu ve her yıl yedi milyon erken ölüme yol açtığını; Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) standartlarına göre dünya nüfusunun %99’unun hava kalitesi koşullarına uygun olmayan yerlerde yaşadığını duyurmaktadır.
Sonuç olarak, doğayla uyumlu olmamakta ısrar edilirse dünyada insan hayatının tamamen sona erme riski açık ve vahimdir. Bu nedenle, sürdürülebilirlik insan hayatını korumak için en önemli güvenlik tedbiridir. Türkiye Cumhuriyeti de bu konuda en büyük güvenlik tehditlerine maruz ülkelerden biridir ve bekası sürdürülebilirlik siyasetlerinin uygulanmasına bağlıdır.
Okuma Önerileri
Kitap: Odabaşı N.S., Kuzey Güney Çelişkileri ve Sürdürülebilirlik Ekseninde Gelişme Hakkı, İstanbul, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2022.
Makale: Mazlum, İ., “Küresel Siyaset ve Çevre”, Evren Balta (der.), Küresel Siyasete Giriş Uluslararası İlişkilerde Kavramlar, Teoriler, Süreçler, Ankara, İletişim Yayınevi, 2023: ss. 457-491.
Şarkı: Çocuklar için Doğa ve Ekoloji Şarkıları, https://subadapcocuk.org/sarkilar/gokyuzu-kimin/
İnan Rüma
Dr. İnan Ruma, İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde görev yapmaktadır. Akademik derecelerini ODTÜ ve Paris-1 Panthéon-Sorbonne Üniversitesi’nden almıştır. Çeşitli dönemlerde Bosna Hersek ve Kosova’daki AGİT misyonlarında çalıştı. Ekonomi Politik, Balkanlar, Rusya, Avrasya ve artık kaçınılmaz hale gelen Türk Dış Politikası üzerine çalışmaktadır. Doğa ile uyumlu yaşamın, emeğin ve özgürlüğün esas olduğunu düşünüyor.