Okyanus Kalkanı Operasyonu, NATO tarafından deniz haydutluğu ile mücadele amacıyla 17 Ağustos 2009’da başlatılmış ve 15 Aralık 2016’da sonra ermiştir. Operasyon, kuzeyde Aden Körfezi ve Hürmüz Boğazı’nı içine alan bir bölge ile güneyde Somali açıkları ile Mauritius, Seyşeller ve Komor Adaları’nı içine alan Hint Okyanusu’nun geniş bir kısmında icra edilmiştir. NATO, ayrıca gerekli durumlarda Somali […]
Bu İçeriği Paylaşın
Share
Facebook
Twitter
LinkedIn
Email
Okyanus Kalkanı Operasyonu, NATO tarafından deniz haydutluğu ile mücadele amacıyla 17 Ağustos 2009’da başlatılmış ve 15 Aralık 2016’da sonra ermiştir. Operasyon, kuzeyde Aden Körfezi ve Hürmüz Boğazı’nı içine alan bir bölge ile güneyde Somali açıkları ile Mauritius, Seyşeller ve Komor Adaları’nı içine alan Hint Okyanusu’nun geniş bir kısmında icra edilmiştir. NATO, ayrıca gerekli durumlarda Somali karasularında da görev yapabilme yetkisine sahipti ancak görev kesinlikle kara operasyonlarını kapsamamaktaydı.
Operasyon, bölgede benzer görevler üstlenen EUNAVFOR Somali / Atalanta Operasyonu ve ABD Birleşik Görev Gücü-151 ile işbirliği içinde yürütülmüştür. Okyanus Kalkanı Operasyonu ayrıca çok uluslu görev güçlerinden bağımsız olarak bölgede deniz haydutluğu ile mücadele için bulunan Çin, Rusya, Hindistan, Japonya ve Güney Kore Deniz Kuvvetleri ile de koordineli bir biçimde icra edilmiştir. Avustralya, Yeni Zelanda, Kolombiya ve Ukrayna da bu operasyona destek veren diğer ülkelerdi. NATO güçleri bu operasyon sırasında sadece üye olmayan devletlerle değil, özel sektörle de işbirliğine girmiştir. İngiltere Northwood’da bulunan NATO Gemicilik Merkezi, Okyanus Kalkanı Operasyonu boyunca bölgede seyir yapan gemilerin şüpheli durumları anlık olarak rapor ettikleri ve bu bilgilerin düzenli olarak NATO operasyon planlarına yansıtıldığı bir koordinasyon merkezine dönüşmüştür.
Okyanus Kalkanı Operasyonu’na neden olan deniz haydutluğu faaliyetlerini anlamak için başta Somali İç Savaşı olmak üzere bölgede istikrarsızlığa yol açan gelişmelerin analiz edilmesi gerekmektedir. 1991 yılında patlak veren Somali İç Savaşı, ülkede zaten zayıf olan devlet otoritesini tamamen ortadan kaldırmıştı. Kıyı bölgelerinde yaşayan halkın en önemli geçim kaynağı olan balıkçılık ise ülkedeki otorite boşluğunda büyük yara almıştı. Yasadışı avcılık ve toksik atıkların Somali kıyılarına bırakılması gibi olumsuzluklar, balıkçılıkla geçinen Somalilileri açlığa mahkûm edince deniz haydutluğu vakaları sıkça görülmeye başlandı. Ağırlıklı olarak Aden Körfezi civarında gerçekleşen saldırılar mala zarar verme, insan kaçırma, rehin alma, gemilere ve kargo yüklerine el koyma, fidye isteme gibi kriminal eylemleri içermekteydi. Saldırılar telafisi çok zor ekonomik kayıplara yol açmaya başlayınca uluslararası toplumda sorunun çözümü yönünde ortak bir irade oluştu.
2008 yılında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) aldığı bir dizi kararla (2008/1816, 2008/1838, 2008/1846 ve 2008/1851 sayılı kararlar) NATO ve Avrupa Birliği (AB) gibi örgütlerin deniz haydutluğu ile mücadele misyonları oluşturmasının önü açılmıştı. NATO, Dönemin BM Genel Sekreteri Ban-ki Moon’un talebiyle 2008 ve 2009 yıllarında Aden Körfezinde kısa süreli deniz haydutluğu ile mücadele görevleri icra etmiş ve bu operasyonların yerini 17 Ağustos 2009’da daha uzun soluklu olacak Okyanus Kalkanı Operasyonu almıştı. Türkiye, NATO’nun deniz haydutluğu ile mücadeleyi amaçlayan tüm misyonlarına destek olmuştu. 2006 ile 2009 arasında bölgede bazı Türk gemilerine yönelik saldırıların gerçekleşmesi kamuoyunda kaygıyla izlenirken Türk Silahları Kuvvetleri de NATO bünyesinde icra edilecek görevler için hazırlıklarını tamamlamıştı.
Okyanus Kalkanı Operasyonu’nda görev tanımları istihbarat toplama, keşif ve gözcülüktü. Bu görevler deniz haydutlarının kullandığı şüpheli deniz taşıtlarını tespit ederek bu suçlarla ilgisi olmayan diğer taşıtları ayırmak için yürütülüyordu. Bölgeden transit geçiş yapan ticari gemilere gerekli durumlarda koruma sağlamak, sivil gemicilik ve taşımacılık sektörü ile koordineli çalışıp bölgedeki yeni saldırıları engellemek, deniz haydutluğu şüphesi uyandıran deniz taşıtlarını takip etmek ve müdahale timleri aracılığı ile bu taşıtlara kontrol amaçlı baskınlar düzenlemek ve haydutların kullandığı taşıtlara gerektiğinde güç kullanarak müdahale etmek de Okyanus Kalkanı Operasyonu’ndaki diğer görevlerdi. Ayrıca NATO gerekli durumlarda Somali karasularında da operasyon düzenleyebilecekti.
NATO tarafından 2012 yılında yayınlanan rapora göre, Okyanus Kalkanı Operasyonunun ilk üç yılındaki genel durum şu şekildedir.
2009
2010
2011
2012 (31 Mart’a kadar)
Deniz haydutlarının bir gemiyi ele geçirmeye çalışıp başarısız oldukları saldırı sayısı
130
132
129
13
Deniz haydutlarının bir gemiyi ele geçirerek başarılı oldukları saldırı sayısı
45
45
24
4
Deniz haydutlarının NATO müdahalesiyle püskürtüldüğü, etkisiz hale getirildiği saldırı sayısı
62
147
96
18
Kaynak: NATO Fact Sheet, Operation Ocean Shield, March 2012.
2012 yılında saldırıların yok denecek kadar azaldığı bilinmektedir. Öyle ki Mayıs 2012 ve Aralık 2016 arasında deniz haydutları tek bir deniz taşıtını bile ele geçirmeyi başaramamışlardır. Ancak Okyanus Kalkanı Operasyonu’nun Aralık 2016’da son bulmasının ardından 2017’nin ilk üç ayında bölgede seyir halinde olan iki geminin deniz haydutları tarafından ele geçirilmesi operasyonun başarısını sorgulanır hale getirmiştir. NATO’nun bölgeden çekilmesi ile tüm yük EUNAVFOR Somali / Atalanta Operasyonu ve ABD liderliğindeki koalisyon operasyonlarına binmiştir. NATO’nun çekilmesinin ardından bu kadar geniş bir alanda görev icra etmek zorlaşmış ve devriye görevleri de doğal olarak azaltılmıştır.
Daha fazlası için:
Okuma Önerileri:
Kitap: Robin Geiss, Anna Patrick, Piracy and Armed Robbery at Sea: The Legal Framework for Counter-Piracy Operations in Somalia and the Gulf of Aden, Oxford University Pres, New York, 2011.
Makale: James M. Birdger, “Safe Seas at What Price? The Costs, Benefits and Future of NATO’s Operation Ocean Shield”, NATO Research Paper, No 95, September 2013.
Rapor: Anna Bowden, The Economic Costs of Maritime Piracy, One Earth Future Foundation Working Paper, 2010.
Doç.Dr. Şevket Ovalı, Lisans eğitimini Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde 1996 yılında tamamlamıştır. Yüksek lisans derecesini Hacettepe Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’ndan, doktora derecesini ise Dokuz Eylül Üniversitesi Kamu Yönetimi Anabilim Dalı’ndan alan Doç Dr. Ovalı, 2004’ten bu yana Dokuz Eylül Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. Bir süre Hollanda Maastricht University College’da lisans ve lisansüstü dersler veren Ovalı’nın başlıca çalışma alanları, uluslararası güvenlik, Türk dış politikası, Türk-Yunan ilişkileri ve Türk-Amerikan ilişkileridir. Doç. Dr. Ovalı, 2010’dan beri Uluslararası İlişkiler Dergisi’nin editörü olarak görev yapmaktadır.