Vekalet Savaşı, bir devletin askeri amaçlarına ulaşmak için kendi ordusu yerine başka devletlerin ya da devlet-altı aktörlerin silahlı güçlerini kullanmasına verilen isimdir. Vekalet savaşında çatışmanın insani ve askeri yükünü vekiller üstlenirken, para ve silah desteğini arka planda kalan sponsor güçler sağlar. Sponsor güç için bu durum, askeri kayıpların yol açacağı siyasal bedelleri üstlenmekten kaçınmanın, ya da başka bir büyük güç ile doğrudan çatışmanın yol açacağı genel savaşa girmeden rakipleriyle hesaplaşmanın bir yoludur. Vekiller içinse bu durum, bölgesel bir çatışmada rakibine üstünlük sağlamak için normal şartlarda edinemeyeceği gelişmiş silah sistemleri, istihbarat ve mali yardım imkanlarına kavuşmak açısından olumlu görülebilir. Ancak belirtmek gerekir ki vekalet savaşları sonrasında sponsor devlet çatışma ile bağlarını kopartabilirken, arkalarında vekil devletler için uzun süre devam eden sorunlar bırakırlar.
Daha çok Soğuk Savaş sırasında ABD ve Sovyetler Birliği’nin müdahil olduğu Kore, Vietnam, Afganistan, Nikaragua, Angola, Arap-İsrail savaşları gibi bölgesel çatışmaları tanımlamak için kullanılmakla birlikte, vekalet savaşının uygulaması oldukça eskidir: Tarih boyunca Roma’dan Bizans’a, Çin’den Britanya’ya emperyal güçler, bölgesel hakimiyet veya sınır güvenliği gibi amaçlarını gerçekleştirmek için vekalet savaşı yöntemine başvurmuştur. Bu anlamda vekalet savaşı, “Böl ve Yönet” taktiğinin de kaçınılmaz bir parçasıdır. Çinliler Türk kavimleri arasında, Romalılar Cermen kavimleri arasındaki çatışmalarda; Bizanslılar hem doğu hem de batıdaki rakipleri arasındaki savaşlarda taraflardan birini gelişmiş silahlar, istihbarat ve para yardımı ile destekleyerek emperyal çıkarlarını güvence altına almıştır. Bu yöntemi koloniyel çıkarlarına hizmet ve Kıta Avrupası’nda dengenin korunması gibi saiklerle küresel ölçekte uygulayan ve kurumsallaştıran ise Britanya İmparatorluğu’dur.
Vekalet savaşı teriminin Soğuk Savaş ile birlikte anılır olmasının temel nedeni, ansiklopedimizin Hibrit Savaş maddesinde özetlendiği üzere savaşın evriminin izlediği güzergahtır: 19. Yüzyıldan itibaren merkezi devletler şiddet tekelini giderek daha etkin biçimde tesis ederken, uluslararası alanda meşru biçimde şiddet kullanan temel aktörler haline gelmişlerdir. Devletin şiddet alanındaki tekliği, devletler-arası savaşı siyaset ve diplomasi yoluyla çözülemeyen anlaşmazlıkların yegane çözüm aracı haline getirmiştir. Bu sürecin sonucunda 20. Yüzyılın ilk yarısında sadece yirmi yıl arayla iki dünya savaşı (1914-1918 ve 1939-1945) yaşanmış, devletler mobilize ettikleri vatandaş orduları ile topyekün savaşa girişmiştir. Bu savaşların yıkıcılığı ve 1945’ten sonra nükleer silahların ortaya çıkması, büyük güçler arasında savaşı caydıran başlıca etkenler olmuştur.
Vekalet savaşlarının 20. Yüzyılın ikinci yarısında yaygınlaşmasının bir diğer nedeni dekolonizasyon sürecidir: Sömürgelerin bağımsızlıklarını kazanma sürecinde kendilerini “özgürlük savaşçısı” olarak tanımlayan ve adına savaştıkları sömürge halkının desteğine sahip olan silahlı ulusal kurtuluş hareketleri ortaya çıkmıştır. Bu aktörler, devlet olmadıkları halde devletmiş gibi hareket ederek kendilerini sömürge altından tutan devletlerin askeri güçleri ile nüfus ve arazi üzerinde kontrol sağlamak amacıyla çatışmaya girmiştir. Çoğu durumda, Soğuk Savaş içindeki konumları gereği Sovyetler Birliği ve müttefikleri bu ulusal kurtuluş hareketlerini desteklerken, ABD ve müttefikleri ise onlara karşı savaşan –genellikle Avrupalı- koloniyel güçleri desteklemiştir. Bunun en bariz örneği şüphesiz Vietnam’dır. Öte yandan, halkının çoğunluğunun arzusu hilafına Sovyet desteği ile ayakta duran komünist hükümetler de karşılarında onları devirmek isteyen silahlı halk hareketleri bulmuştur. Bu tür durumlarda da ABD isyancıları, Sovyetler Birliği ise hükümeti vekil olarak desteklemiştir. Bu tür vekalet savaşının en bariz örneği de 1979-1988 arasında Sovyet işgaline karşı yaşanan Afgan Cihadı’dır.
Vekalet savaşları, genellikle ulusal sınırları aşan acımasız çatışmalara dönüşür. Rakip sponsorlar, kendi vekillerini kendilerinin kullanmayacağı kirli ve ölümcül taktikleri kullanılmaya teşvik eder. Çünkü hukuken sponsoru vekilin eylemleri ile doğrudan ilişkilendirmek çoğu zaman mümkün olmamaktadır. Bunun bir istisnası, Bosna-Hersek iç savaşı sırasında Bosnalı Sırplara verdiği desteğin bedelini ödemek durumunda kalan Slobodan Miloseviç’tir, ancak çoğu zaman vekillerin savaş suçu teşkil eden eylemlerinin hukuki sonuçları sponsorlarını etkilemez. Örneğin, ABD ne El Salvador’da örgütlediği Ölüm Taburlarının ne de Nikaragua’da Sandinista hükümetine karşı silahlandırdığı ve desteklediği Contra’ların işlediği suçlar için sorumluluk üstlenmemiştir. Bunun sonucu olarak, kullanılması sponsor devlet için ciddi iç siyasi ve diplomatik sorunlar yaratacak silah sistemleri ve taktikler, vekalet savaşlarında vekiller aracılığı ile kullanılabilmektedir. Ancak hukuki sorumluluk üstlenilmemesi, sponsor güçlerin vekillerinin eylemlerinin siyasi sonuçlarından hiç etkilenmediği anlamına gelmez: Günümüz dünyasında “Gizli” savaşlar genellikle gizli kalmamakta, vekillerin ardındaki sponsor güçler kısa süre içinde ortaya çıkmaktadır.
Vekil güçlere silah, para ve lojistik destek dahil askeri yardım sağlanması, çatışmanın süresini ve savaşın sivil nüfus üzerindeki etkisini artırırır ve hem yerel halkın hem de uluslararası ve ulusal kamuoyunun memnuniyetsizliğine neden olabilir. Ayrıca, vekilin bariz bir suiistimali, sponsor devleti artan bir yasal sorumluluk riskine maruz bırakabilir. Bunun en güncel örnekleri, birden fazla devletin vekilleri aracılığı ile müdahil olduğu Suriye iç savaşında görülmektedir. Savaş sırasında Esad rejiminin işkence ve insan hakları ihlalleri, ardından sivil nüfusa karşı konvansiyonel ve kimyasal silahlar kullanması rejimin ana sponsoru olan Rusya’yı güç durumda bırakmıştır. Suriye’de hükümet karşıtı güçleri desteklemek amacıyla komşu devletlerin sınırları üzerinden ülkeye girmesine göz yumulan radikal unsurların daha sonra IŞİD’e katılması ve bu örgütün Irak ve Suriye topraklarında önemli toprak ve nüfuslar üzerinde egemenlik sağlaması, uluslararası toplumun hiçbir üyesinin kabul edemeyeceği bir sonuç olmuştur. Bu sonucun kalıcı hale gelmesi, Suriye’deki çatışmada karşıt güçleri destekleyen tüm sponsorların IŞİD karşıtı bir askeri koalisyona katılarak kanlı ve uzun operasyonlarla örgütün hakimiyetine son vermesi sayesinde önlenebilmiştir.
Günümüzde uluslararası sistemde ortaya çıkmakta olan gevşek çok kutupluluk, vekalet savaşlarının tür ve sayısını da arttırmaktadır. Hibrit Savaşın bir yöntem olarak yerleşmeye başlaması potansiyel sponsor adaylarının sayısını arttırıken, devlet-altı aktörlerin başarısız devletlerin arazisi üzerinde artan ölçüde hakimiyet kurması da potansiyel vekil adaylarının sayısını arttırmaktadır. Çok kutupluluğun keskinleşmesi, özellikle ABD-Avrupa bloğu ile Çin-Rusya bloğu arasındaki gerginliğin arması, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde Soğuk Savaş sırasındakine benzer bir karşılıklı veto yoluyla tıkanma yaratmaktadır. Bu durum, bölgesel sorunların ortak uluslararası çabayla çözümlenmesini güçleştirirken, büyük güç mücadelesinin dolaylı olarak yansıyacağı çatışmaların sayı, süre ve çözümsüzlüklerini de arttırmaktadır. Bu durumu son on yılda devam eden Yemen, Suriye, Libya, Ukrayna, Afganistan gibi çatışma bölgelerinde rastlamak mümkündür.
Suriye’de Rusya ve ABD arasında süren vekalet savaşını anlatan Tjeerd Rojards’a ait 2018 tarihli bir karikatür. Kaynak: https://tr.toonpool.com/cartoons/Proxy%20War_312787#
Daha fazlası için:
Okuma Önerileri
Kitap: Robert Baer ve Seymour Hersh, See No Evil: The True Story of a Ground Soldier in the CIA’s War Against Terrorism, Three Rivers Press, 2003.
Kısa Video: “Arap Baharı Sonrası Ortadoğu Coğrafyasında Vekalet Savaşı” Prof. Dr. Özlem Tür, Güvenlik Portalı Güvenlik Konuşmaları https://www.youtube.com/watch?v=6BPDAriif3s Erişim: Kasım 2020.
Mehmet Ali Tuğtan
Dr. Öğretim Üyesi Mehmet Ali Tuğtan, 2008 yılından bu yana İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesidir. Doktora derecesini 2008 yılında Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi programından almıştır. Uzmanlık alanları Türk-Amerikan İlişkileri, Güncel Dünya Politikası ve Güvenlik çalışmalarıdır.